Organ Nakli (Karaciğer ve Böbrek Transplantasyonu)

Organ Nakli (Karaciğer ve Böbrek Transplantasyonu)
Genel Tanıtım

Bölüm Sekreterliği: 0216 554 15 00 | Dahili: 2151 - 2152

“Başkent Üniversitesi Organ Nakli Merkezi” web sitemizi incelemek için lütfen tıklayın. >>

Başkent Üniversitesi Hastanesi bir “Organ & Doku Nakli” merkezidir ve hastanemizde bugüne kadar 3274 böbrek, 698 karaciğer, 371 kornea, 1218 kemik iliği ve 142 kalp nakil başarılı bir şekilde gerçekleştirilmiştir.

Organ Nakli Koordinatörü:

  • Koordinatör Aynur TAYFUR

 

BÖBREK NAKLİ

Genel Bilgiler

Böbreklerimizin hayatımızı ve aktivitelerimizi sürdürmeye yetecek kadar fonksiyonlarını yapamaması sonucu yeni bir böbreğin ameliyatla vücudumuza yerleştirilmesi işlemine böbrek nakli denir. Günümüzde son dönem böbrek yetmezliğinin en başarılı tedavi yöntemi böbrek naklidir. Böbrek nakli uzun ve sağlıklı bir yaşam sağlar. Böbrek nakli canlı veya kadaverik donörlerden (vericilerden) yapılır. Gerek canlı vericiden, gerekse kadaverik donörlerden yapılan başarılı böbrek nakillerinde Diyaliz tedavilerinde olduğu gibi böbrek fonksiyonlarından bazıları değil, tamamı yerine getirilir ve hastaların yaşam kalitesi artar. Tüm gelişmiş ülkelerde olduğu gibi ülkemizde de sağlık bakanlığı ilk aşama tedavisi olarak hastalara böbrek nakli konusunda bilgi verilmesini ve her hastanın bir organ nakli merkezinde kaydının bulunmasını gerekli görmektedir. Size böbrek vermek isteyen bir akrabanız varsa canlı böbrek nakli, böyle bir şansınız yok ise kadavra böbrek nakli listesine girmek için müracaat edebilirsiniz. Böbrek nakliyle kaybedilmiş fonksiyonlar yerine dönmekte ve hastaların yaşam kalitesi belirgin olarak artmaktadır. Diyaliz ihtiyacı gelişmiş her hasta hekimi tarafından aksi söylenmedikçe böbrek nakli için adaydır.

Ülkemizde 60 bin civarında diyaliz hastası bulunmakta 21.345 civarında hastada Sağlık Bakanlığının oluşturmuş olduğu Türkiye Organ ve Doku Bilgi Sisteminde (TODS) böbrek beklemektedir.

Böbrek nakli, hastaların beklenen yaşam süresini 3 katına kadar uzatabilmektedir. Nakil sonrası hastaların %80’ı eski işlerini sürdürebilmekte, özellikle genç hastalar evlenebilmekte ve çocuk sahibi olabilmektedir. Diyalize başlama aşamasına gelen böbrek hastalarının bir organ nakli merkezine başvurmaları gerekir. Canlı vericisi olan hastaların diyalize girmeden hemen nakil olmaları en iyi tedavi seçeneğidir.

Nakillerin öncelikli olarak kadavradan yapılması esastır. Ancak maalesef Ülkemizde kadavradan organ bağışı düşük seviyededir. Avrupa ülkelerinde organ vericilerinin %80’i kadavra, % 20’si canlı kaynaklıyken, Türkiye’de tam tersine organ vericilerinin % 75‘i canlı, % 25’si kadavra kaynaklıdır.  Organ bağışının az olması da buna etkendir.

Sevdiklerimizle sağlıklı ve uzun bir hayat sürebilmek için diyalizde ve diyaliz aşamasında  olan hastaların yakınlarının böbrek bağışlaması onlara verilebilecek en önemli hayat hediyesidir. Bu hastalar diyalizde uzun yıllar geçirmeden mümkün olan en kısa sürede nakil olabilirlerse vücutları daha az yıpranır ve nakil sonrası başarı artar. Canlıdan böbrek nakli sonrası böbreğin kadavra nakilde olduğundan çok daha uzun süre çalışmasını sağlamak mümkündür. Bunun en önemli sebebi kadavradan nakillin aksine canlıdan böbrek naklinde sağlıklı olduğu önceden detayla tetkik edilmiş olan bir böbrek nakledilir. Alıcı ve vericinin önceden iyice tetkik edilerek en iyi sağlık durumunda kontrollü bir şekilde ameliyat olmasının da bu başarıya katkısı vardır.

Böbrek nakli sadece hazırlık işlemleri ve operasyondan ibaret değildir. Bu aşamalardan başarı ile geçmiş ve böbrek nakli olmuş hastalar bundan sonraki dönemde Nefroloji uzmanı tarafından takip altına alınır. Böbrek nakillerinde önemli olan nakledilen böbreğin uzun yıllar çalışmasıdır.

Canlı Böbrek Naklinde Akraba Dereceleri

Sağlık Bakanlığının Organ ve Doku Nakli Hizmetleri Yönetmeliği gereğince Merkezimizde Canlıdan organ nakli; alıcının en az iki yıldan beri fiilen birlikte yaşadığı eşi ile dördüncü dereceye kadar (dördüncü derece dâhil) kan ve kayın hısımlarından yapılmaktadır. Organ nakli gereken hasta ve vericisinde  Kan Gurubu uyumu var ise yapılacak İmmünolojik test sonuçları, detaylı muayene  ve tetkik sonuçları neticesinde uygun iseler organ nakli konseyinin vermiş olduğu karar neticesine göre nakil yapılabilirler.

Dördüncü derece hısımlık bağı ile ilgili olarak; Türk Medeni kanununun 17. maddesinde kan hısımlığının derecesi, hısımları birbirine bağlayan doğum sayısıyla belli olur denilmektedir. Buna göre; kan hısımlığında kişinin akrabalık derecelerine göre;

  1. Derece Akrabalar: Annemiz-Babamız, Çocuklarımız
  2. Derece Akrabalar: Kardeşlerimiz-Dedemiz-Ninemiz-Torunlarımız
  3. Derece Akrabaları: Amcamız-Halamız-Dayımız-Teyzemiz-Yeğenlerimiz (Kardeş Çocuğu)
  4. Derece Akrabaları: 3.Derece akrabalarımızın çocukları

Kayın hısımlığında ise kişinin eş tarafından akrabaları aynı şekilde derecelendirilmektedir. Aslında burada oldukça geniş bir akrabalık bağı ilişkisi tarif edildiğinden, hasta ve hasta yakınlarının birçok seçeneği değerlendirme şansı doğmaktadır.

Bunların ötesinde akrabalık bağı olanlar ya da akrabalık bağı olmamasına karşın organını bağışlamak isteyenler, örneğin çok yakın arkadaş gibi, için de Sağlık Bakanlığı denetiminde oluşturulmuş olan etik kurullara başvurulması gerekmektedir. Etik kurulun uygun görmesi durumunda akraba olmayanlar arasında da organ bağışı mümkün olabilmektedir.

Canlı Vericisi Olan Hastalar;

  • Akraba olduklarını gösterir nüfus kayıt örneği
  • Alıcı ve vericinin nüfus cüzdanı
  • Alıcının 2 adet resmi
  • Verici evli ise evlilik cüzdanı
  • Verici evli ise eşin nüfus cüzdanı

ile merkezimize randevu alarak müracaat edebilirler.

Evli olan vericilerin eşlerinden gerçekleştirilecek böbrek nakli işleminden bilgisi olduğuna dair eş onamı alınmaktadır.

Kadavra Bekleme Listesine Girmek İsteyen Hastalar

Sağlık Bakanlığının böbrek bekleme listesine kayıt yaptırmak isteyen hastalar diyaliz merkezlerinden almış oldukları detaylı epikriz belgesi ile merkezimize müracaat edebilirler.

  • Hastaların, Merkezimizden Canlı veya Kadavra böbrek nakli için Hasta yetişkin ise Kışla Başkent Hastanesi Nefroloji Organ Nakli Polikliniğin den, Pediatri hastası ise Seyhan Başkent Hastanesi Pediatrik Nefroloji polikliniğin den ilgili evraklarla müracaat yaparak randevu almaları gerekmektedir.
  • Hastalar Detaylı bilgi için Merkezimizin Kışla Başkent Hastanesindeki Organ Nakli Birimine müracaat edebilirler.

Canlı Donörden Böbrek Nakli

Son dönem böbrek yetmezliğinin en iyi tedavi yöntemi böbrek naklidir. Diyaliz başlama aşamasına gelen son dönem böbrek yetmezliği hastalarının diyaliz tedavisinde 6 ay-1 yıl gibi bir süre geçirdikten sonra nakil olması böbrek nakli tedavisine ulaşmak için vakit kaybetmek olur. Nakil şansı olan ve sağlık durumu uygun olan bir kişiyi diyalizde bekletmek doğru bir yaklaşım değildir.

Diyaliz aşamasına gelmiş olan yakınlarınıza böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak sonrasında böbrek vericisi olmanıza karar verilecektir. Aslında hekimlerin hastalarını tedavi ederken öncelikli kurallarından birisi “primumnonnocere”, yani “ilk olarak, zarar vermemek” ilkesidir. Canlıdan böbrek naklinde en önemli sorumluluğumuz sağlıklı olan kişiyi hasta etmemektir. Ayrıca Canlı vericili böbrek nakli ameliyatlarının çok uzun zamandır uygulanıyor olması nedeniyle bu konuda bir bilgi birikimi oluşmuştur. Bugüne kadar yapılan çalışmalar tek böbrek ile kalmanın kişinin hayatında bir risk faktörü olmadığını göstermektedir.

Her verici kendi kan grubu ile aynı olan alıcıya böbrek verebilir. Bunun dışında O grubu vericiler, her kan gurubuna böbrek verebilir. AB grubu alıcılar ise her kan gurubundaki vericiden böbrek alabilir. RH pozitif veya negatif olması önem taşımamaktadır. Böbrek nakli için alıcının ve vericinin RH uyumuna bakılmaz.

Böbrek nakli donör adayı olarak başvuran hastada kan grubu uyumu var, akrabalık bağı kanunlara uygun düzeyde ise çok detaylı bir araştırma başlatılır. Burada kritik karar verilmesi gereken noktalardan birisi de kişinin bu kararı tamamen kendi özgür iradesi ile hiçbir etki ve baskı altında kalmadan vermiş olduğuna ikna olunmasıdır. Donör adayı, tıbbi özgeçmişinin detaylı sorgulanmasından sonra (geçirdiği hastalıklar, ameliyatlar, bilinen hastalıkları, kullanmakta olduğu tedaviler, ailesinde bilinen hastalıklar, alkol, sigara gibi alışkanlıkları) ayrıntılı olarak tüm organ ve sistemlerini kapsayacak şekilde muayene edilir. Muayenenin normal olması ve hastanın geçmişinde donör olmaya engel olacak bir hastalığının olmaması durumunda, alıcı ile arasında doku uyumsuzluğu olup olmadığının anlaşılması için crossmatch adı verilen tetkik yapılır, burada donörün kanında bulunan lenfositler alıcının serumu ile laboratuar ortamında karşılaştırılır ve oluşacak reaksiyona bakılır, pozitif sonuç alınması transplantasyon için kontrendikasyon oluşturur. Kan ve idrar tahlilleri yapılır, elektrokardiyografi ve akciğer grafisi çekilir. Böbrek fonksiyonlarını daha iyi değerlendirebilmek amacı ile 24 saat idrarı toplanır, kreatininklerensine ve idrarda protein kaçağının olup olmadığına bakılır. Adım adım devam edilen bu testlerde aday sağlıklı bulunursa daha ileri tetkiklere geçilir, sintigrafi ile her 2 böbreğin süzme fonksiyonu ayrı ayrı değerlendirilir. Kontrastlı çekilen karın bilgisayarlı tomografisi (BT) ile hem karın içi diğer organlar değerlendirilirken, hem de böbreklerin yapısı, damarları, boşaltım sistemleri ile ilgili ayrıntılı bilgilere ulaşılmış olunur. Son yıllarda BT anjiyografi, hem konvansiyonel anjiyografinin, hem de intravenözpyelografinin yerini alan tetkik olmuştur. Gereken durumlarda daha ayrıntılı bir değerlendirme için donör adayı kardiyoloji, göğüs hastalıkları, kadın doğum hastalıkları, üroloji, psikiyatri uzmanları tarafınca da muayene edilir. Sayılan tüm bu tetkik ve incelemelerin normal olması durumunda kişinin böbrek nakli donörü olabileceği kabul edilir.

Canlı donör olabilmek için 18 yaşını doldurmuş olmak ve zeka düzeyinin kendi kararlarını verebilecek düzeyde olması gerekmektedir. Üst yaş sınırı ise tartışmalıdır, yukarıda sayılan tüm tıbbi incelemelerden sorunsuz olarak geçmiş tüm erişkinler canlı donör adayı olarak kabul edilebilirse de, artan yaş ile birlikte organların da yaşlanacağı gerçeği göz ardı edilmemelidir. Böbrek fonksiyonları tamamen normal olsa da diyabetik olmak kişinin böbrek donörü olması için kontrendikasyondur. Eskiden kesin kontrendikasyon olarak kabul edilen hipertansiyon varlığı, böbrekte taş varlığı günümüzde belli şartlarda kabul edilebilir özellikler arasında kabul edilmektedir. Bunların dışında donör adayında enfeksiyonların varlığı, özgeçmişinde malignansi tanısı almış olması, yine donör olmasını engelleyecek faktörlerdir.

Kadavradan Böbrek Nakli

Son dönem Kronik böbrek yetmezliği olan hasta kadavradan böbrek nakli olmak için Sağlık Bakanlığının oluşturmuş olduğu Türkiye Organ Ve Doku Bilgi Sistemine (TODS) kayıtlı olmalıdır. Bu nedenle Böbrek nakli yapılan bir merkeze başvurması gerekir.

Kadavra böbrek bekleme listesindeki hastalarda tıpkı canlı vericiden transplantasyon yapılacak hastalar gibi incelenir. Yapılan tetkiklerde herhangi bir engel saptanmaz ise hasta sisteme kaydedilir.

Kadavra böbreğin bulunma olasılığının zamanı belli olmadığı için süre geçtikçe önceden yapılmış olan muayene ve tetkik incelemelerinde değişiklikler olabilir. Bu nedenle bekleme listesindeki hastaların belli aralıklarla muayene ve tetkiklerini yineletmeleri gerekir. Sizlere ulaşabilmemiz için telefon ve adres değişikliklerinin de nakil merkezine mutlaka bildirilmesi gerekir.

Kadavra bekleme listesinde kayıtlı olan hastalar için bekleme süreleri ile ilgili net bir şey söylemek mümkün değildir. Kadavra organların dağıtımı Ulusal Organ ve Doku Nakli Koordinasyon merkezi tarafından belli kriterlere göre yapılmaktadır. Bazen yeni kayıt olmuş bir hastaya hemen organ bulunabilmekte bazen kadavra sırasında yıllarca beklenebilmektedir. Halkımızın bu konuda bilinçlenerek daha fazla organ bağışında bulunması bekleme süresini kısaltacak ve bekleme listesindeki birçok hasta bağışlanan organlarla sağlığına kavuşabilecektir.

Kadavradan Organ Nakli için Çağrıldığınızda;

  • En kısa sürede nakil merkezine ulaşmanız gerekmektedir.
  • Size haber verildikten sonra yemek yemeyiniz, su içmeyiniz.
  • Sosyal güvenceniz ile ilgili evraklarınızı ve kimliğinizi yanınıza alınız.
  • Kullandığınız ilaçları ve evinizde var ise son yapılan tetkikleri yanınıza alınız.

Unutmayınız ki; kadavra için çağrıldığınızda böbreğin size takılacağı konusunda bir söz verilmemiştir. Ulusal Organ Nakli Bekleme Listesi puan durumunun yüksek olması ve tıbbi uygunluğun olması durumunda nakil gerçekleşecektir.

Çaprak Nakil

Bazı böbrek hastalarına vericileri olmasına rağmen kan ve doku uyuşmazlığı nedeniyle kendi vericisinden böbrek nakli yapılamamaktadır. Aynı durumdaki iki çiftin kendi arasında birinin vericisinden diğerinin alıcısına böbrek nakli yapılabilmektedir. Bu yönteme çapraz nakil denir.

Bu uygulamanın yaygınlaştırılabilmesi için canlı vericisi olan ancak kan grupları uyuşmayan hastaların nakil merkezine başvurmaları gerekir. Bu durumda olan  hasta sayısı ne kadar fazla olur ise mevcut havuz genişler ve çapraz nakil şansı artar.  Çapraz nakilde her iki verici ameliyatı aynı anda başlamakta ve böbrekler aynı anda çıkartılarak nakil yapılmaktadır.

Rejeksiyon (Böbrek Reddi)

İlaçlarınızı düzenli alarak, düzenli kontrollere gelerek ve diyetinize uyarak rejeksiyon gelişmesini önlemeye yardımcı olabilirsiniz. Ayrıca idrar miktarında azalma, nakilli böbrek bölgesinde ağrı, ateş gibi durumlarda hemen doktorunuza başvurmanız gereklidir. Nakil sonrasında bakımınızı düzenli yapsanız da yine de böbrek reddi (rejeksiyon) meydana gelebilir. Bu durum, nakilden yıllar sonra ortaya çıkabileceği gibi, bazen de daha erken dönemde oluşabilir. Böyle bir durumda tekrar diyaliz tedavisine başlamanız gerekebilir. Ayrıca tıbbi açıdan uygun bulunursanız yeni bir böbrek nakli de yapılabilir.

Çocuklarda Kronik Böbrek Yetmezliği

Kronik böbrek yetmezliği her yaş grubunda ve çocuklarda da görülebilen ciddi bir hastalıktır. Yapılan çalışmalar her bir milyon çocuktan 3’ünde kronik böbrek yetmezliği olduğunu göstermiştir. Böbrekler vücudumuzun sağlıklı olabilmesi için pek çok görev üstlenmişlerdir. Böbreklerimiz süzgeç görevi görerek kanımızda biriken zararlı maddeleri temizler ve vücudumuzdan uzaklaştırırlar. Bunun yanı sıra vücudumuzun su ve tuz dengesini sağlar, kan basıncını düzenler, kan yapımına yardım eder ve hatta kemik gelişimini düzenleyerek kemiklerimizin güçlü ve kuvvetli olmasını sağlarlar. Vücudumuzdaki kalsiyum ve fosforun denge içinde olmasından da böbreklerimiz sorumludur. Böbreklerimizin üstlendiği bu görevleri yerine getiremediği duruma “böbrek yetmezliği” denilmekte ve böbreklerimizle birlikte daha pek çok organ sistemimizin çalışamamasına neden olmaktadır.

Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin nedenleri nelerdir?
Böbreklerin çalışmasına engel olabilecek birçok olay vardır. Bunlar arasında en önemli olanları doğumsal kusurlardır. Bunların arasında en sık rastladığımız durum “vezikoüreteral reflü” dür. Vezikoüreteral reflüde idrar, idrar torbasından böbreklere geri kaçar. Tekrarlayan idrar yolu enfeksiyonlarının eşlik ettiği bu durum uzun vadede böbreklerde yaralar oluşmasına ve böbreğin çalışamayacak hale gelmesine neden olur. Diğer doğumsal kusurlar arasında böbreklerin veya idrar torbasının henüz anne karnında iken yeteri kadar gelişememesi, böbreklerimizin içinde yer alan kanallarda veya idrar yollarında tıkanıklıklar meydana gelmesi sayılabilir. Ayrıca bazı kalıtımsal yani, anne ya da babadan çocuklara geçebilen hastalıklar da önemli bir yetmezlik nedenidir. Bunlara örnek olarak polikistik böbrek hastalığını veya Alport Sendromu’nu verebiliriz. Nefritler de böbrek yetmezliğinin önemli nedenlerinden biridir. “Nefrit” adı verilen böbrek hastalığının farklı türleri vardır ve bunların bazıları böbrek yetmezliği ile sonuçlanabilir. Bunun yanı sıra lupus ya da diyabet gibi bazı sistemik hastalıklar da böbrek yetmezliğine neden olabilir. Bu hastalıklar direkt olarak böbrekle ilgili değildir ancak vücudun değişik bölümlerine ve de böbreklere hasar verebilen hastalıklardır.

Çocuklarda kronik böbrek yetmezliğinin belirtileri nelerdir?
Kronik böbrek yetmezliği son derece sinsi bir hastalık olup, özellikle ilk dönemlerinde pek bir belirti vermeyebilir. Hastalarda öncelikle halsizlik başlar ve bu aşamada hastalık çoğu zaman atlanır. Daha ileri aşamalarda hipertansiyon, göz kapaklarında ve bacaklarda şişme, kemiklerde özellikle bacaklarda ağrı, bacaklarda eğrilik ve idrar miktarında azalma görülebilir. Hastalık çok daha ilerlediğinde ise hastalar havale geçirebilir, komaya girebilir, akciğer sorunları ve kalp yetmezliği gelişebilir ve hatta hasta aniden hayatını kaybedebilir.

Kronik böbrek yetmezliği çocuğun gelişimini etkiler mi?
Böbrek öyle bir organdır ki, yetmezliğe girmesi ile vücudumuzun bütün dengeleri alt üst olur. Sadece böbrekler değil neredeyse tüm organlarımızın çalışması bozulur. Özellikle çocuklar büyüme çağında olduklarından böbrek yetmezliğinden çok ciddi bir şekilde zarar görürler. Büyümeleri ve cinsel gelişim basamakları geri kalır, öğrenme kapasiteleri azalır. Çocuklar uymaları gereken özel bir diyetleri olması ve iştahlarının da azalmış olması nedeniyle kilo alamaz, dengeli beslenemezler. Ayrıca içe kapanma ve depresyon da böbrek yetmezliğine sıklıkla eşlik eder.

Kronik böbrek yetmezliğinin çocuklarda tedavi yöntemleri nelerdir? İlaçla tedavisi mümkün müdür?
Böbrek hastalıklarının tedavisinde doktorların yapabileceği birçok şey vardır, bunlar:

  • İlaçlarla destek tedavisi
  • Doğru ve düzenli beslenme
  • Büyüme ve gelişmenin sürdürülmesi için tedavi
  • Diyaliz
  • Transplantasyon

Kronik böbrek yetmezliğinin maalesef ilaçla tedavisi henüz mümkün değildir. İlaçlar sadece böbreğin fonksiyonlarını desteklemek, yapamadığı işleri kısmen de olsa yerine getirmek için kullanılabilir.

Kronik böbrek yetmezliği olan bir çocuğun beslenmesi nasıl olmalıdır?
Kronik böbrek yetmezliği olan bir çocukta beslenmeye dikkat etmek çok önemlidir. Bir yandan çocuğun büyümesi ve gelişmesi için gereken besin öğelerini uygun miktarlarda çocuğa vermek zorundasınız. Bir yandan da böbrekleri çalışmadığı için vücutta birikecek olan zararlı maddeleri atamayacağından diyetini kısıtlamanız gerekmektedir. Sonunda bu iş iki ucu keskin bıçağa benzer. Dengeyi çok iyi ayarlamak gerekir. Hastalar diyaliz tedavisi sırasında da yediklerine dikkat etmek zorundadırlar.

Bazı yiyeceklerin özellikle kısıtlanması gerekmektedir, bunlar:

  • Ağızdan alınan sıvılar
  • Tuzlu yiyecekler
  • Fosfor içeriği ve potasyum içeriği yüksek yiyecekler

 

Diyaliz nasıl bir işlemdir, çocuklara da uygulanabilir mi?
Kronik böbrek yetmezliği görülen çocuklarda kesin tedavi yöntemi organ nakli olup uygun organ bulunana kadar belirlenen aralıklarda diyaliz adı verilen özel bir cihaza girmek gerekir. Bu cihaz yapay bir böbrek görevi üstlenir ve kanı temizlemeye yarar. Elbette çocuklara da uygulanabilir. Şu ana kadar bölümümüzde 60 diyaliz hastası izlenmiştir. Hali hazırda 10 hemodiyaliz 20 periton diyalizi hastamız vardır. İki farklı yöntemi vardır: hemodiyaliz ve periton diyalizi. Sağlık ekibi, çocuk için hangi diyaliz biçiminin uygun olduğuna karar verecektir.

Periton diyalizi iki şekilde uygulanmaktadır: SAPD (sürekli ayaktan periton diyalizi) ve APD (aletli periton diyalizi). Merkezimizde her iki yöntem de başarıyla uygulanmakta, hastalar özel bir eğitim verildikten sonra uygun alet evlerine gönderilmekte ve çocuğun evinde diyaliz yapması sağlanmaktadır. Okula devam edebilmek, daha dengeli beslenebilmek açısından çocuğun evinde periton diyalizi yapılması aslında çok daha uygun olmaktadır.

Hemodiyaliz kanın vücut dışında bir makine aracılığıyla temizlenip (suni böbrek) vücuda geri verilmesi işlemidir. Normalde hastanelerin böbrek diyaliz ünitelerinde yapılır. Hastanın sağlık durumuna göre haftada 2-3 kez uygulanmalıdır. Her seans yaklaşık 4-5 saat sürmektedir. Hemodiyalizin gerçekleştirilmesi için küçük bir cerrahi operasyona ihtiyaç vardır. Bu operasyon hastaya yapılan hemodiyaliz işlemini hızlandırmak ve kolaylaştırmak için uygulanır ve damarların birleştirilmesi şeklinde gerçekleştirilir. Hemodiyaliz atık maddeleri vücuttan hızla ve başarıyla uzaklaştırır. Ancak kesinlikle işinde uzman hemşireler ve hekimler tarafından yapılmalıdır. Özellikle söz konusu çocuklar olunca bu konuda daha ciddi bir hassasiyet ve uzmanlık gerekmektedir.

Son Dönem Böbrek Yetmezliği

Böbreklerin ana görevleri vücudun su, elektrolit ve mineral içeriğini düzenlemek, metabolizma sonucu ortaya çıkan atık maddelerle yabancı maddeleri vücuttan uzaklaştırmak ve bir takım enzimleri ve hormonları üretmek ve salgılamaktır. İnsan vücudunda, normalde iki böbrek bulunur, ancak sağlıklı olan ve yeterli çalışan tek bir böbrek de vücudun tüm gereksinimlerini rahatlıkla karşılayabilir. Böbreklerin çok çeşitli hastalıklara bağlı olarak bu görevlerini kısmen veya tamamen yapamaz hale gelmesi böbrek yetersizliği olarak tanımlanır.

Son dönem böbrek yetersizliği nedir?
Kronik böbrek yetersizliği uzun süreli, ilerleyici ve kalıcı böbrek hasarına neden olur. En çok şeker hastalığına, tansiyon yüksekliğine ve nefrit denilen böbreklerin çoğunlukla nedeni belli olmayan bağışıklık sistemiyle ilişkili iltihabi hastalıklarına bağlı olarak gelişir.Böbrek yetersizliği çok ilerlediği zaman ise son dönem böbrek yetersizliği olarak isimlendirilir. Bu dönemde hastalarda aşırı yorgunluk ve iştahsızlık hali, ellerde, yüzde ve ayaklarda şişlik, ciddi tansiyon yüksekliği, bulantı ve kusma, nefes darlığı, uyuma güçlüğü meydana gelir. Bu belirtiler ortaya çıktığı zaman hızla böbreğin görevlerini yerine getirecek tedavi yöntemleri uygulanmalıdır.

Bu dönemdeki hastalar için, başlıca 3 tedavi seçeneği vardır:

  1. Sürekli, düzenli hemodiyaliz
  2. Sürekli periton diyalizi
  3. Canlı ve kadavra donörlerden (vericilerden) yapılan böbrek transplantasyonu

Hemodiyaliz Tedavisi
Hemodiyaliz tedavisi bir hemodiyaliz merkezinde haftada 3 kere 3 ila 5 saat uygulanmaktadır. Bu süre içinde hastanın kanı bir filtreden geçirilerek zararlı atıklar ve fazla su vücuttan uzaklaştırılmakta veya gerekli mineraller vücuda verilmektedir.

Tedavi süresinin rölatif olarak kısa olması, atıkların etkin bir şekilde vücuttan uzaklaştırması ve merkezin hastalar için bir sosyal ortam oluşturması başlıca avantajlarıdır.

Damar erişim yoluna ihtiyaç olması, tedavi sırasında kanın pıhtılaşmasını engelleyen ilaçların kullanılması, kan basıncında oynamalar olması, diyet ve tedaviye sıkı uyum gerektirmesi başlıca dezavantajlarıdır. Hemodiyaliz sırasında görülebilen sorunlar ise tansiyon düşmesi, kramp, bulantı, kusma, baş ağrısı, göğüs ağrısı, sırt ağrısı, kaşıntı, ateş ve titremedir.

Periton Diyalizi Tedavisi
Öncelikle karına kateter adı verilen silikon bir tüp yerleştirilir. Kateterin bir kısmı karın dışında, orta kısmı karın cildi altında ve üzerinde çok sayıda küçük deliklerin olduğu kıvrık son kısmı ise karın içinde bulunur. Hasta, işlemi kendi başına ve emniyetli bir şekilde yapacak duruma geldiğinde tedavi başlatılır. Karın boşluğu periton adı verilen bir zar ile kaplıdır. Bu zar vücutta biriken atık maddelerin, çeşitli toksinlerin ve fazla sıvının diyaliz sıvısına geçişine olanak tanıyan özelliktedir. Bunu sağlamak için günde birkaç kere karın boşluğu diyaliz sıvısı ile doldurulur, bu sıvı belirli bir süre karında bekletilir ve bu süre sonunda karın boşaltılır. Doldurma ve boşaltma işlemi değişim olarak isimlendirilir ve yaklaşık olarak 30-40 dakika alır. Karında bekletilme süresi de değişmekle birlikte örneğin tipik bir günde 4 değişimlik diyalizde gündüz 3 kere 4-6 saat gece ise bir kere 8-10 saattir. Periton diyalizi hemodiyalizden farklı olarak her gün uygulanır.

En önemli avantajı kansız bir yöntem olduğu için damar giriş yoluna ihtiyaç olmamasıdır. Periton diyalizi aynen kişinin kendi böbrekleri gibi aralıksız bir şekilde atık madde ve sıvı uzaklaştırılması sağlamaktadır. Bu durum daha serbest gıda ve su alımına olanak sağlamaktadır. Periton diyalizi kişinin günlük aktivitesini daha az kısıtlar. Hastalar daha özgürdür. Merkeze gitmek zorunda kalmazlar.

En önemli dezavantajı enfeksiyonlardır. Başta karın zarı infeksiyonları (peritonitler) olmak üzere çıkış yeri ve tünel infeksiyonları oluşabilecek önemli sorunlardır. Beslenmeyle ilgili komplikasyonlar diğer dezavantajlardır. Bir yandan periton sıvısına atıkların yanı sıra vücut proteinlerinin de atılması ve karın içi basıncının artmasına sonucu gıda alım kapasitesinin azalmasına bağlı protein ve enerji beslenme bozukluğu olur.

Böbrek Vericileri (Donörleri) İçin Bilgiler:
Son dönem böbrek yetmezliğinin en iyi tedavisi böbrek naklidir. Diyalize başlama aşamasına gelen hastaların diyaliz tedavisinde 6 ay – 1 yıl gibi bir süre geçirdikten sonra nakil olması böbrek nakli tedavisine ulaşmak için vakit kaybetmek olur. Nakil şansı olan bir kişiyi diyalizde bekletmek doğru bir yaklaşım değildir. Diyaliz tedavisine başlayacak bir hastanın böbrek bağışlayabilecek yakınları başlangıçta ilgili ve istekli olurlar. Ancak diyaliz tedavisi başladığında hastalarının yaşamını sürdürebildiğini görerek böbrek bağışlamak fikrinden uzaklaşabilirler. Oysaki sevdikleri diyalizde geçen her senede iki – üç sene yıpranmaktadır. Bu sebeple sevdiklerinin diyalizde geçireceği on yıl onları 20 -30 yıl yıpratacaktır. Bu sürecin kaybından sonra nakil olmak kaybedilen zamanı geri kazandıramaz. Bu sebeple nakil şansı olan hastaların uzun yıllar kaybetmeden mümkünse diyalize başlamadan önce nakil olması en uygun tedavi seçeneğidir. Vericinin, hastanın ve ailenin yaşamını rahata kavuşturma şansı vardır.

Canlıdan böbrek nakli güvenli ve başarılı bir tedavi yöntemidir. Canlıdan Böbrek nakli sonrası birinci yıla gelindiğinde %95, sağlıklı ve diyalizden uzak bir yaşam sağlanmaktadır.

Düşünülenin aksine böbrek bağışlayan kişilerde böbrek yetmezliği gelişmesi riski artmaz. Canlı organ naklinde en önemli ana prensip; hiçbir sağlık problemi olmayan ve gönüllü olarak bir yakınına hayat kazandırmak için önemli bir fedakarlık yapan böbrek vericisinin zarar görmemesi üzerine kurulmuştur. Organ nakli merkezinde uygun olarak değerlendirilen kişiler böbrek bağışladıktan sonra hayatlarında bir değişiklik olmadan yaşamlarını sürdürebilirler.

Böbrek bağışına karar verdiğinizde öncelikle sizin sağlığınızın zarar görmemesi için çok ayrıntılı incelemeler yapılacak, ancak daha sonra organ bağışını kabul edilecektir. Bunun incelemeler sırasında en küçük bir tereddüt oluşursa, durum size ve hastanıza bildirilerek başka bir donör aranması yoluna gidilecektir. Ameliyat ile ilgili kararınızı her hangi bir zamanda değiştirebileceğiniz unutmayınız.

Canlı vericiden böbrek nakli için alıcı ve verici hazırlık aşaması merkezimizde bir hafta içerisinde tamamlanmaktadır.

Canlı vericiden böbrek nakli için yasal olarak gerekli akrabalık derecesi 4 kuşak içermektedir:

  1. Derece akraba: Anne, baba, çocuk
  2. Derece akraba: Kardeş, dede, nine, torun
  3. Derece akraba: Amca, dayı, hala, teyze,
  4. Derece akraba: Üçüncü derecedekilerin çocukları; Yeğen – Kuzen (kardeş çocuğu)

Eş akrabaları da aynı şekilde derecelendirilir.

Dördüncü derece dışındaki başvurular İl Sağlık Müdürlüğünde kurulan Etik Kurulun da değerlendirilir. Etik kurulda iki haftada bir kez toplanarak hastaları değerlendirir. Kurulda onaylanan hastaların operasyonları planlanarak hastaya bildirilir.

Hekiminiz organ bağışlamanızda sakınca görmüyorsa bir böbreğinizi gönül rahatlığıyla hastanıza verebilirsiniz. Bu durum sizin normal yaşam sürenizde hiç bir değişiklik yapmayacaktır.

Böbreğinizi bağışlamanız için herhangi bir üst yaşıt sınırı yoktur. 65 yaş üzerinde genelde tüm organlar ile beraber böbrekler de yaşlanır ve kısmi fonksiyon bozuklukları daha sık görülür. Yine de çoğu kez bu yaşın üzerindeki kimselerin böbrekleri de tamamen sağlıklı bulunarak organ bağışlamalarına izin verilir.

Hepatit B veya C hastaları ileri karaciğer hastalıkları yok ise böbrek nakli olabilirler.

Yapılacak incelemeler sonucunda, o an için böbrek fonksiyonlarınız yeterli bulunsa bile, daha önceden ciddi bir böbrek hastalığı geçirmiş olmanız, şeker hastalığı saptaması durumunda uygun bir donör olmadığınız size bildirilecektir.

Böbrek nakli yapılabilmesi için alıcı verici arasında, ABO kan grubu sisteminde uyum olmalıdır; uyum kuralları kan naklindeki gibidir. Rh kan grubu tipi organ nakli sırasında önem taşımaz; yani Rh negatif bir kişi Rh pozitif bir kişiden böbrek alabilir.

Alıcı ile verici arasında uyum aranan ikinci sistem, doku grubu olarak bilinen HLA sistemidir. İki bireyin dokuları birbirine ne kadar benziyorsa nakledilen organın hastanın vücudu tarafından reddedilmesi olasılığı da o kadar azdır. Tek yumurta (birbirinin tıpatıp aynı olan) ikizlerin arasında yapılan organ nakillerinde red söz konusu değildir. Genellikle anne ve babaların dokuları, çocukları ile kısmi bir uyum gösterir. Kardeşler arasında ise; tam uyum, veya orta derecede uyum gözlenebilir, bazen de tam bir uyumsuzluk ile karşılaşılabilir. Günümüzde canlı vericisi olan bir hasta doku uyumu olmasa da başarılı sonuçlarla nakil olabilir. Canlı veya kadavra nakillerindeki önemli testlerden biri de Cros testidir.

Bu testte alıcı ve vericinin kanları karıştırılır bu şekilde organı red riski değerlendirilir.

Organ nakli planlanan hastalara çok gerekli olmadıkça “kan ve kan ürünü transfüzyonu” yapılmaması çok önemlidir. Çünkü kan ve kan ürünü transfüzyonu sırasında bağışıklık sisteminiz başka insanların dokuları ile karşı karşıya gelir ve bu sebeple gelişebilecek aşırı duyarlılık sebebiyle nakledilecek böbreğin hemen red olması problemi gelişebilir. Bu durumdaki hastaların böbrek nakli olması çok problemli olabilir.

Bütün bu tetkik ve incelemelerin, sonuçlarının uygun olması durumunda nakil gerçekleştirilecektir.

Organ naklinde en önemli amaç hasta bireyi sağlıklı birey haline getirmektir ve tüm bu çabalar alıcı ve vericinin risksiz operasyonunu sağlamak içindir.

Organ bağışından önce vericilerde (donörlerde) yapılan incelemeler; çeşitli kan ve idrar tahlilleri, sağlığınızı genel anlamda gözden geçirmek ve ameliyat esnasında herhangi bir sorunla karşılaşmamanızı sağlamak için Kardiyoloji, Göğüs hastalıkları, Psikiyatri ve bayan vericiler için Kadın Doğum hastalıkları bölümlerinde detaylı muayeneleri ve böbrek sintigrafisi ve anjiografiyi içerir.

KARACİĞER NAKLİ

Genel Bilgiler

Yaklaşık 1-2 kilogram ağırlığında olan, sağ ve sol loblar olmak üzere iki ana lobdan oluşan bu organın bir çok hayati fonksiyonu vardır. Yağ sindirimi için safranın atılması, kandan ilaç, kimyasal maddeler ve alkolün temizlenmesi, fazla glikozun nişasta olarak depolanması, safra ile atıkların atılması, protein ve kolesterol sentezi, kan pıhtılaşması, enfeksiyona karşı bağışıklık bunlardan birkaçıdır.

Karaciğer bu hayati fonksiyonlarının yanında kendisini yenileyebilen vücuttaki tek organdır. Karaciğerin kısa sürede büyüyerek normal boyutuna ulaşması nedeniyle karaciğer nakli için vericilerden ve karaciğer tümörlü kişilerden büyük karaciğer parçaları (tüm karaciğerin %60-70’i) güvenle çıkarılabilir.

Karaciğer Nakli
Karaciğer nakli, hayat kurtarıcı bir girişimdir. Hasta karaciğerin sağlam bir karaciğer ile değiştirilmesi anlamına gelir.

Hangi Durumlar Karaciğerde Hasara Yol Açar?

Hepatit, alkol, karaciğer kanseri, safra yolu hastalıkları, metabolik hastalıklar ve ani gelişen karaciğer yetmezliği karaciğerde hasara neden olan en sık hastalıklardan bazılarıdır.

Hepatit; karaciğer hücresinin hasarına yol açan karaciğerin enflamasyonudur. Virüs enfeksiyonu (viral hepatit A, B, C), ilaç doz aşımı (asetaminofen, parasetamol gibi), kimyasal maddelere maruz kalmak (kuru temizlik kimyasalları ve bazı yabani mantarlar) en sık hepatit nedenleri arasında yer alır.

Karaciğer Hastalıklarından Kendimizi Nasıl Koruyabiliriz?

Alkolden uzak durmak ve Hepatit B-C oluşumunu önlemek bize yardımcı olacaktır. Hepatit B veya C; uyuşturucu bağımlıları arasında enfekte iğnelerin paylaşılmasıyla, kan transfüzyonu, nadiren diğer salgılarla ya da cinsel yolla virüslü kişilerden bulaşır. Tüm bunlara dikkat etmemizin yanında Hepatit B için tüm yeni doğan bebeklerin ve Hepatit B olmayan kişilerin aşılanması bize bu konuda yardımcı olacaktır.

Karaciğer Sirozu

Siroz, yaşamı tehdit eder nitelikte karaciğerin geri dönüşümsüz hasarlanmasıdır. Yukarıda bahsettiğimiz nedenler zamanında giderilmez veya tedavi edilmezse, siroz ortaya çıkar ve hastalığın seyrini değiştirmek için genellikle çok geç kalınmış olunur.

Yorgunluk, uykuya eğilim, gözlerde sararma, idrar renginde koyulaşma, ayaklarda şişkinlik, kaşınma genellikle başlangıç belirtileridir. Hastalığın daha ileri dönemlerinde, kan kusma, karında su toplanması nedeniyle (asit), bilinç durumunda bozulma ve koma, yoğun sarılık ve böbrek fonksiyonlarında bozulma, kanamaya eğilim gibi yaşamı tehdit eden birçok komplikasyon ortaya çıkabilir.

Sirozun erken döneminde olan bir kişi, gastroenteroloji uzmanları tarafından başlanan uygun bir tedaviyle ve düzenli kontrollerle (1-3 ayda bir) uzun yıllar boyunca yaşamını sürdürebilir. Bu aşamada sağlıklı beslenme çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Sirozun çok ileri evresi dışında yağlı gıda ve proteinlerden tamamen kaçınma gerekliliği kilo kaybı ve sağlığın daha hızlı bozulmasına sebep olduğundan oldukça zararlıdır. Aşırı fiziksel aktiviteden kaçınılmalıdır.

Sağlam Bir Karaciğer İçin Elimizdeki Kaynaklar Nelerdir?

Nakil için karaciğer, iki tip kaynaktan (kadavra ve canlı) alınabilir. Kadavradan karaciğer nakli, bir kaza sonucu veya hastalık nedeniyle beyin ölümü kesin olarak saptanmış hastaların varlığında gündeme gelir. Bu kişilerin ailesiyle görüşülerek organ bağışı için izin alındıktan sonra karaciğer takılmak üzere kullanılabilir. UKS (Ulusal Koordinasyon Sistemi) ile koordine sürdürülen çalışmalar sonucunda en uygun alıcılar (kan grubu uyumu, bekleme listesinde geçen süre ve gereksinimin aciliyetine göre) belirlenerek karaciğerin ilgili merkeze gönderilmesi sağlanır.

Maalesef ülkemizde kadavradan organ bağışı son derece az olduğu için uzun bekleme listeleri vardır. Canlıdan karaciğer nakli, karaciğerinin bir kısmının alınmasında sağlık ve hukuki açıdan mahsur olmayan kişilerin varlığında gündeme gelir. Bu işlemin gerçekleştirilebilmesi için alıcı ve verici (donör) arasında 4. dereceye kadar kan ve hısım akrabalığı olması gerekir. Akrabalığın olmadığı ancak uzun süreli tanışıklık ve dostluk hallerinde durumun değerlendirilebilmesi için Sağlık Müdürlükleri bünyesinde yapılandırılan etik kurulların onayının alınması zorunludur. Organ, hiçbir şekilde para ile alınıp satılamaz. Bu kanunen yasaktır.

Karaciğer Hastasının Nakil Öncesi Değerlendirilmesi

Karaciğer sirozu olan ve ömrünün bir yıldan daha az kaldığı tahmin edilen her hasta nakil için değerlendirilmelidir. Nakil kararı alınan bir hastanın ameliyat öncesi durumu ne kadar iyiyse, cerrahi o kadar iyi sonuç verir. Bu nedenle, doğru zamanda yapılan bir nakil iyi sonuçlar elde etmede esastır. Bu şartlarda yapılan bir ameliyat ile yaklaşık %80 başarı oranı elde etmek mümkün olacaktır.

Karaciğer nakli kararı alınan bir hastanın değerlendirilmesi genellikle hastanede 5-7 gün sürer. Hastanın nakil için uygun olup olmadığının belirlenmesi için kalp, akciğerler, böbrekler ayrıntılı kan tahlilleri ve radyolojik görüntüleme yöntemleri ile değerlendirilir. Tıbbi değerlendirme dışında psikiyatri uzmanı tarafından da onay alındıktan sonra hasta ve ailesi ameliyat, hastanede kalma, cerrahiden sonraki muhtemel seyir, izlem ve hastalık sonrası bakım ile ilgili olarak bilgilendirilir.

Ameliyat Öncesi

Başarı oranı yüksek olmasına rağmen yine de oldukça zor bir ameliyat olup ortalama 6-12 saat arası sürer. Hasta karaciğer tamamı ile çıkarılıp yerine sağlam karaciğer konulur. Ameliyattan sonra yoğun bakım ünitesine alınan hasta eğer her şey iyi giderse 1-2 gün yoğun bakımda kaldıktan sonra servise alınırlar ve burada da ortalama 10-15 gün kalıp taburcu edilirler.

Karaciğer Nakli Sonrası Hastayı Neler Bekliyor?

Hem canlıdan hem kadavradan yapılan nakillerde takılan karaciğeri vücut yabancı madde olarak algılamaktadır. Bu nedenle bağışıklık sistemimiz takılan bu karaciğeri reddetmeye çalışacaktır. Bu nedenle ömür boyu bağışıklık sistemimizi baskılayan ilaçlar kullanmamız gerekecektir. Düzenli aralıklarla yapılan kontrollerde bu hastaların almaları gereken ilaç dozları kendi doktorları tarafından ayarlanır. Aksi söylenmedikçe hiçbir ilaç kesilmemeli ve dozu değiştirilmeden kullanılmalıdır. Ancak bağışıklık sistemini baskılayan bu ilaçlar kişiyi enfeksiyonlara karşı biraz daha duyarlı hale getirebilir. Gribal durum veya yeni başlayan ishal gibi hafif şikâyetlerde bile bu yüzden doktorunuza danışılması gerekecektir.

Nakil Sonrası Yaşantınız Nasıl Olacak?

Karaciğer naklinin temel amacı, kişiyi normal, aktif, üretken hayatına geri çevirmektir. Organ nakilli hastalar kendilerini yeniden doğmuş olarak nitelendirirler ve yepyeni bir hayata başladıklarını düşünürler. Birçoğu ameliyat gününü ‘Transplant Doğum Günü’ olarak kutlarlar. İyileşmenin haftalar süren bir süreç olduğunu anlamak büyük önem taşır. Yaklaşık üç ay süren ilk hassas devrenin son bulmasıyla neredeyse bütün karaciğer nakilli hastalar hastalık öncesi yaşamlarına (iş veya okul) geri dönerler. Karaciğer nakli sonrası hamilelik ve doğum mümkündür.

Transplantasyon Ekibinizle İletişim

Bu sizin ana sorumluluğunuzdur. Siz ve nakil ekibiniz ile diğer doktorlar arasındaki iletişim daima iyi olmanız için zorunludur. Bütün size bakan doktorların nakil ameliyatınızın, aldığınız ilaçların ve sağlıklı kalmak için almak zorunda olduğunuz önlemlerin bilincinde olduğundan emin olun. Vücudunuzda meydana gelen her tür yeni belirti ya da yan etki mutlaka kaydedilmelidir. Vücudunuzu iyi tanıyın ve değişiklikleri doktorunuza söylemeyi unutmayın.

KALP NAKLİ

Genel Bilgiler

Kalp Nakli; hasarlanmış, fonksiyonlarını  yapamayan kalbin çıkartılması ve yerine kadaverik (beyin ölümü gelişmiş) vericiden alınan sağlıklı kalbin yerleştirilmesi işlemidir.  Nakil, diğer tüm tedavilerin yetersiz kaldığı kalp yetmezlikli kişilerde son çaredir.

Kalp yetmezliği; koroner damar hastalığı, kalp kapaklarının veya kalp kasının hasarlanması, doğumsal kalp kusurları veya kalbin virüs enfeksiyonları sonucu gelişebilir.

Kalp nakli; son dönem kalp yetmezliği hastalarında yapılır.  Bir başka değişle her türlü tedaviye rağmen kalple ilişkili şikayet ve bulguların düzeltilemediği, bir yıllık yaşam beklentisinin % 50’nin altında olduğu hastalara yapılır.

Kalp naklinde kan gurubu uyumu aranır.  Genellikle alıcı ve vericinin kan gurubunun aynı olması istenir. Özel durumlarda, kan verme ile ilgili genel verici ve genel alıcı  kurallarına göre uygunluk aranır.

Kalp nakli için kesin bir yaş sınırı olmamakla birlikte sıklıkla tercih edilen 1-50 yaş arasıdır.

Kalp naklinde zaman önemlidir. Alıcıdan kalbin çıkartılması ve vericiye takıp çalıştırılması için geçen süre kalp için 4 saattir. Bu nedenle  kalp naklinde zamanla yarışılır ve çok hızlı hareket etmek gerekir.

Kalp nakli yapılacak hastalar, Sağlık Bakanlığı  Organ ve Doku Sisteminde ( TODS ) Kalp Nakli Bekleme Listesine kaydedilir.  Aciliyet arz eden hastalarda, Kalp Nakli Konseyimizin onayı ile acil bildirim yapılır.

Hastalar sadece bir Nakil Merkezinden Kalp Nakli  Bekleme Listesine kaydedilebilir. Birden fazla Merkezin bekleme listesine kaydedilmesi mümkün değildir. Sistem birden fazla Nakil Merkezinde kayıtlı olmaya izin vermemektedir. Sisteme kaydedildikten sonra çok kısa sürede uygun kalp çıkabileceği gibi bazen uzun süre beklemek gerekebilir. Ne yazık ki uzun süre bekleyip kalp nakli şansını yitiren hastalarımız da bulunmaktadır.

Alıcının vücuduna kadaverik vericiden alınan kalbin yerleştirilmesi ile alıcının bağışıklık sistemi hareket eder ve nakledilen organa karşı tepki verir. Organ nakillerinde bu durum“ rejeksiyon” olarak adlandırılır ve çoğunlukla nakledilen organın fonksiyonlarının kaybolmasına neden olur. Bu nedenle kalp nakli yapılan hastalarda yeni kalbi vücudun kabul etmesi için “İmmünsupressif” olarak adlandırılan ve bağışıklık sistemini baskılayan ilaçlar kullanılır. Ancak bu ilaçların istenmeyen yan etkileri bulunmaktadır. En önemli yan etkisi kalp nakli yapılan hastalarda enfeksiyon riskinin artmasıdır. Kalp naklinden sonra doku reddini takip etmek amacıyla belirli aralıklarla kalpten biyopsi yapılması, koroner anjiografi ve ekokardiografik olarak kalbin değerlendirilmesi gerekebilir.

Nakil sonrası, hastaların yaşam kalitesi belirgin olarak artar. Okula gidebilir, çalışabilir, evlenebilir, hatta sporunu yapmalıdır. Ancak kalp ameliyatı sonrası dikkat edilmesi gereken kurallara uyulmalı ve düzenli kontrollere gelinmelidir.

Kalp Yetersizliği

Kalp yetersizliği, kalp perfomansının azalması sonucu, kalbin doku ve organlara gerekli ve yeterli kanı gönderememesi sonucu ortaya çıkan klinik bir tablodur.
Sıklıkla koroner damar hastalığı, kalp krizi, yüksek tansiyon (hipertansiyon), kalp kapak hastalığı gibi kalp performansının bozan ya da kalbin iş yükünü arttıran durumlar sonucu gelişir.

Kalp yetersizliği herhangi bir yaşta gelişebilir, ancak ilerleyen yaşla birlikte görülme sıklığı artar. Toplumda, <65 yaş kişilerde görülme sıklığı %1 iken, 75-84 yaş arasında görülme sıklığı %7’ye, >85 yaşta ise %15’e kadar çıkmaktadır. 65 yaş üstü kişilerde en sık hastaneye yatış nedenidir.

Kalp yetersizliği çeşitli ilaç, pil ve kalp ameliyatları (koroner bypass, kalp kapak ameliyatları vb) tedavilerle uzun yıllar sürebilir. Ancak “Son evre = Stade D”ye gelindiğinde kısa sürede hayatın sonlanmasına yol açar. Bu durum, insan vücudunda görülen bir çok kanser türünden daha hızla hastayı ölüme götürmektedir.

Kalp Yetersizliğinin Tedavisi

Kalp yetersizliğinin başlangıç ve orta dönemlerinde gerek ilaç tedavileri gerekse konvansiyonel kalp cerrahisi (koroner baypas, kapak ameliyatı vb.) ile yaşam uzatmaları söz konusudur. Bazı durumlarda kalp pilleri (ICD-CRTD) ile belli desteklenmeler yapılabilmektedir. Ancak son evrede çoğunlukla bunlar yetersiz kalmaktadır. Bu durumda günümüzde 2 temel seçenek bulunmaktadır. Bunlardan ilki “Kalp Nakli” ve diğeri ise “Yapay Kalp” Sistemleridir. Kalp nakli ve yapay kalp destek cihazları, sadece T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından programları onaylanmış ve yetkilendirilmiş, Kalp nakli & Yapay kalp sistemleri konusunda tecrübeli ekipleri bulunan, Organ nakli programı yürüten tam donanımlı hastaneler tarafından yapılır.

Kalp Nakli

Çeşitli hastalıklar sonucu kalp kasının geri dönüşümsüz bir şekilde tahrip olduğu ve kalbin pompa fonksiyonunun vücudun ihtiyaçlarını karşılayamaması sonucu hayati risklerin ve yaşamsal sorunun ortaya çıktığı durumda (yaşam beklentisi 1 yıl ve altında ise), yapılan incelemelerde tıbbi şartlar uygun ise, hasta kalbin, sağlıklı bir donör kalbi ile değiştirilmesi ameliyatıdır.

Kalp Nakli; belli şartlarda yapıldığı için her hastaya uygun olmamakta, ayrıca donör organ temini de toplumlarda çok az olduğundan mevcut hastaların ihtiyacını karşılamaktan çok uzaktır. O nedenle kalp nakli listelerinde ortalama organ bulma 1 yıla uzamakta, bekleyen hastaların üçte biri o sene bir şey yapılamadan kaybedilmektedir.

Ayrıca hem cerrahi zorlukları hem de sonraki yıllardaki sorunlar kompleksi yaşam beklentilerinin transplantation sonrası dönemde 5 yılda %70, 10 yılda %50 ve 20 yılda %25 şeklinde oluşmasına neden olmaktadır. Bu nedenlerle Yapay Kalp Sistemleri günümüzde Kalp nakline alternatif olmaya başlamıştır. En önemli pratik özelliği, istenildiğinde ve ihtiyaç duyulduğunda hemen takılabilir olmasıdır.

Kalp Nakli Programı ve Bekleme Listesi

Hastanın tıbbi geçmişini bilen ve takip eden kalp doktoru, hastalığın tedavisi için kalp naklinin gerekli olduğunu düşündüğünde, kalp nakli ve yapay kalp destek sistemleri konseyine başvurur. Hastanın tıbbi geçmişi, yapılan tüm tedaviler, son durumu, son tetkikleri, fiziki kapasitesi ve diğer detaylar konuşularak bir ön değerlendirme yapılır. Ardından hastanın durumu, düzenli olarak toplanan kurul tarafından etraflıca değerlendirilir. Yapılması gereken diğer testler ve konsültasyonlar (psikiyatri, endokrinoloji, nefroloji, diş hekimliği vb.) planlanır. Kalp nakli ve yapay kalp destek sistemleri konseyinde tüm bu değerlendirmelerin sonucunda hasta kalp nakline uygun bulunursa, hastanın aciliyetine göre kalp nakli programına alınarak organ bekleme listesine kaydedilir. Kalp nakli için ortalama bekleme süresi acil listesinde bekleyen hastalar için yaklaşık 6,5-7 ay, acil listede olmayanlarda bu süre 1 yılı bulmaktadır.

Kalp Nakli programına alınan hastalar;

Hangi sebeple (iskemik kardiyomiyopati, dilate kardiyomiyopati, kapak hastalıkları, miyokardit, doğumsal hastalıklar, kalp tümörleri vb) meydana gelmiş olursa olsun, kalp yetersizliğinin son evresine (Evre-D) gelmiş ve 1 yıldan az yaşam beklentisinde olan 65 yaşın altındaki hastalar programa alınır.

Son evre kalp yetersizliği olmamasına rağmen, her türlü ilaç ve ritm düzenleyici tedaviye düzelmeyen, dirençli ve hayatı tehdit eden bazı ritm bozukluklarının (ör. Ventriküler fibrilasyon) tedavisi gereken hastalar programa alınır.

Bütün bunların yanı sıra, kalp nakli adayı olacak hastaların tedavi uyumunun tam olması, ilaç/madde bağımlılığının olmaması, mümkünse aile ve sosyal açıdan desteklerinin olması önemlidir. Kalp nakli sonrası gerek ameliyatın başarısını, gerekse hastanın hayat kalitesini olumsuz etkileyebilecek her türlü yandaş tıbbi sorun da dikkatle incelenmekte ve değerlendirilmektedir. Hastaların bu süreçte yukarıda bahsedilen tıbbi, psikolojik ve sosyal özelliklerinin kalp nakli ekibinde yer alan uzmanlarca değerlendirilmesinden sonra programa alınması söz konusu olmaktadır.

Kalp nakli ve yapay kalp destek sistemleri konseyinde kalp nakli kararı verilen ve bekleme listesine alınan hastalardan durumu evinde yaşayabilmesine imkan verecek düzeyde olanlar belli aralıklarla kontrole gelmek üzere evlerinde, ağır kalp yetersizliğinde olanlar ise hastanede yatarak uygun kalbi bekler.

Kalp Yetmezliği Konseyi’nde kalp nakli endikasyonu konan hastalar, konsey kararının ardında Sağlık Bakanlığı’nın Kalp Bekleme Listesi’ne kaydedilirler. Her hasta, sadece bir merkezden kalp bekleme listesine kayıt olabilir. Kalp bekleme listesinde bekleyen hastaların durumları, takip ve tedavi edildikleri merkezler tarafından sürekli olarak güncellenir. Türkiye’de beyin ölümü olan insanlardan kalp bağışlandığında, Sağlık Bakanlığı bünyesinde çalışan Ulusal ve Bölgesel Koordinasyon Merkezleri vericiye uygun alıcıyı eşleştirir ve hastanın kayıtlı olduğu merkeze verici kalbi ile ilgili bilgileri sunar. Merkez verici ile ilgili bilgileri ve alıcının özelliklerini gözden geçirerek uygunluk konusunda onay verirse, eşleştirme yapılır.

Organ bekleme sürecinde durumu kritikleşen hastaların, yapay kalp destek cihazları takılarak organ bulunana kadar hayatta tutulmaları sağlanabilmektedir. Buna “kalp nakline köprüleme” denir. Uygun kalp çıkana kadar geçen süre birçok faktöre bağlı olarak birkaç saat veya gün kadar kısa olabileceği gibi, uzun yıllar da sürebilir. Bu sayede daha çok sayıda kalp yetersizliği hastası kalp nakli beklerken hayatta kalabilmekte ve bedensel ve ruhsal sağlıklarını koruyabilmektedirler.

Kalp nakli bekleyen hastalar, ruhen ve bedenen her an nakil ameliyatına hazır durumda olmalıdırlar. Verilen ilaçların eksiksiz ve zamanında kullanılmasına özen göstermelidirler. Kesinlikle sigara ve alkol kullanmamalı, diyetlerine ve su-tuz tüketimine çok dikkat etmelidirler. Kalp yetmezliği hastaları enfeksiyona yatkın olduklarından kalabalık ortamlardan kaçınmalı, kişisel hijyene dikkat etmeli ve kontrollerine düzenli olarak gelmelidirler. Kalp nakli ameliyatı için önceden randevulaşmak mümkün olmadığından, evinde kalp nakli bekleyen hastalara ve yakınlarına ait telefonlar gece-gündüz ulaşılabilir olmalı, hasta ve ailesi telefonla görüştükten sonra derhal hastaneye doğru yola çıkmaya hazır olmalıdır.

Kalp Nakli Ameliyat Süreci

Kalp nakli ameliyatı, eğer bir komplikasyon gelişmez ise, ortalama 5-6 saat sürmektedir. Ameliyat sonrası ilk 3-4 günü yoğun bakımda geçiren hastalar, ardından aileden bir yakını ile birlikte kalacakları, servisteki özel odalarına alınırlar. Kalp naklinden sonra doku reddi araştırması için biyopsi uygulanır ve her şey yolunda gittiği takdirde hastalarımız; ortalama 15-20 gün sonra hastaneden taburcu edilirler. Genellikleilk 1.,3., 6. ve 12. aylarda kontrole çağrılır.

Kalp Destek Sistemleri

Yapay kalp destek cihazları, son evre kalp yetersizliğindeki hastada kalbin kan pompalama görevini üstlenen, ileri teknoloji ürünü cihazlardır. Bu sistemler; Türkiye’de ilk kez 2001 yılında Baylor College of Medicine (Amerika, Houston) Prof.Dr.M.Debakey’in özel izni ve Prof.G.Noon’un desteği ile Prof.Dr.Süha Küçükaksu’nun bilimsel girişimleriyle getirilmiş, Prof.Süha Küçükaksu, Prof.Erol Şener ve Prof.Oğuz Taşdemir tarafınca Ankara’da 11 Nisan 2001 tarihinde başarıyla kullanılmıştır.İlk uygulamalar hastaların kalp nakline kadar hayatta tutulması amacıyla yapılmış (bridge to transplantation) (First turkish experience with the MicroMed DeBakey VAD®. DS Kucukaksu, E Sener, A, GP Noon, O Tasdemir
Texas Heart Institute Journal 30 (2), 114.2003)

Bunlar hastalığın durumuna ve şiddetine göre temelde 2 çeşittir.

  1. Yapay Kalp Destek Cihazları = Minyatür Yapay Kalp Pompaları (VAD)
  2. Total Yapay Kalp (TAH)

Bu tür cihazlar yüksek teknoloji ürünü olarak yıllar boyunca kullanılabilmektedir.Günümüzde kalp yetersizliğinin son evresinde giderek artan sayıda hastada kullanılan bu sistemler içinde Yapay Kalp Destek Sistemleri olaraken çok kullanılan; Sol ventrikül Destek Pompaları (Left ventricular assiste device)’dır.

Yapay Kalp Destek Cihazları

vücud içine yerleştirilen (implantable, minyatür) ve vücüd dışında (parakorporal) olan olmak üzere iki gruptur. Son yıllarda çoğu hastada minyatür vücud içine yerleştirilenleri tercih edilmektedir. Yapay kalp destek cihazı ameliyatı, takılan cihazın türüne göre değişse de, eğer bir komplikasyon gelişmez ise ortalama 4-6 saat süren bir ameliyattır. Pompa göğsünüzün içinde durur ve doğrudan kalbinize bağlıdır. Kalbinizin sol karıncığından (sol ventrikül) aort damarınıza (kalbinizden vücudunuzun diğer kısımlarına kan taşıyan büyük kan damarı) kan pompalar.

Bu hastalar, cihazla yaşadıkları süre boyunca kan sulandırıcı ilaçlar kullanmak ve düzenli olarak kan testleri yaptırarak bu ilaçların dozlarını doktorlarına danışmak zorundadırlar. Kalp pompası kontrol ünitesi denilen  küçük bir harici bilgisayarla çalışır. Karın bölgenizdeki deriden geçen küçük bir kabloyla birbirine bağlıdır. Sistemin tamamı taşınabilir ve yaklaşık 1,5 kg. ağırlığındadır.

Yapay Kalp Destek Cihazları = Minyatür Yapay Kalp Pompaları (VAD); son evre kalp yetmezliğindeki hastalarda başlıca şu amaçlar için kullanılmaktadır.

  1. Kalp nakli için bekleme listesinde olan, ancak kalp beklerken kalp yetersizliği ilerleyen hastalarda kalp nakline kadar hayatta tutmak için (Kalp Nakline Köprüleme)
  2. Kalp kası iltihabı (Miyokardit) gibi aniden kalp yetersizliği oluşturan ama ilaç tedavisi sonucu tamamen iyileşen hastalıklarda, hastalığın şiddetli seyrettiği dönemde hastanın hayatta tutulabilmesi için (Kalbin iyileşmesine Köprüleme)
  3. Çeşitli sebeplerden (ileri yaş, ciddi böbrek, karaciğer hastalığı vb.) dolayı kalp nakli olamayacak durumda olan hastaların yaşam süresini ve kalitesini arttırmak için hayat boyu kullanım amacıyla (Destination Therapy)

Total Yapay Kalp

Hastalıklı kalbin vücuttan çıkarılıp yerine konan ve dolaşımı yürüten cihazdır. Kalbin hem sağ hem de sol tarafında şiddetli yetmezlik gelişmiş ise total yapay kalp cihazı yerleştirilir.

Türkiye’de Uzun süreli Yaşayan ve Hastane dışına çıkan İlk Total Yapay Kalp’li Hasta 2011 yılında İstanbul’da Prof. Dr. Süha KÜÇÜKAKSU tarafından ameliyat edilmiştir. 4 yıla yakın bir süre TAH ile kaliteli bir şekilde hayatını sürdürmüş olan hasta bu haliyle dünya literatürüne’de girmiştir. (Total artificial heart for bridge to cardiac transplantation: first patient at home in Turkey. DS Küçükaksu,, N Arat, et al.Türk Göğüs Kalp Damar Cerrahisi Dergisi 21 (4), 1032-1038.2013)

KORNEA NAKLİ

Genel Bilgiler

Göz nakli olarak bilinen ameliyat sadece saydam kornea tabakasının naklidir, göz tümüyle nakledilmemektedir. Kornea nakli, şeffaflığını yitirmiş ya da şekli bozulmuş kornea dokusunun çıkarılarak yerine ölüden alınan sağlıklı kornea dokusunun yerleştirilmesi ameliyatıdır. Kornea nakli dünyada yaklaşık her yıl 40000’in üzerinde yapılan bir ameliyattır. Yapılan nakil ameliyatlarının tümü içerisinde kornea nakli en sık uygulanan ve başarılı olan grubu oluşturmaktadır.

Kornea Nedir?

Kornea gözün dış tabakasının en önünde yer alan, gözün renkli kısmı olan irisin önünde yer alan şeffaf yapıda ve kubbe şeklinde bir dokudur. Gözün en yüksek kırıcılığa sahip tabakası olan kornea dışarıdan gelen ışığı kırarak retina üzerinde odaklanmasını sağlar. Bu şekilde görmemizi sağlayan korneadaki bulanıklık veya şekil bozuklukları görmeyi ileri derecede bozar.

Sağlıklı Olmayan Kornea Görmeyi Nasıl Etkiler?

Kornea hasar gördüğünde ödem(şişme) veya skar(leke) oluşumu meydana gelir. Kornea düzenliliği ve saydamlığı bozulur. Korneada skar, ödem veya başka bir nedenle oluşan düzensizlik ışığın yansımasına, dağılmasına, bulanık görmeye ve görme kaybına neden olur.

Hangi Hastalıklarda Kornea Nakli Ameliyatı Gereklidir?

  • Göz cerrahisi sonrası korneanın şeffaf kalmasını sağlayan hücreler hasar görürse ve kornea bulanıklaşırsa
  • Keratokonus (kornea tabakasının konikleşmesi)
  • Kalıtsal geçiş gösteren bazı kornea hastalıklarında
  • Kornea enfeksiyonları sonucu yara dokusu ve yeni damarlanma olursa (örneğin, Herpes -uçuk virüsü- keratiti sonrası)
  • Yaralanma sonrası korneada leke oluşması
  • Kornea nakli sonrası nakledilen korneanın vücut tarafından reddedilmesi ve bulanıklaşması durumlarında

kornea nakli ameliyatı gereklidir.

Nakil Yapılacak Kornea Dokusu Nasıl ve Nereden Temin Edilir?

Ülkemizde Ankara ve İstanbul’da göz bankaları vardır. Göz bankaları kornea dokusunu ölüden almak, uygun besleyici ortamlarda saklamak, alınan dokunun nakile uygun olup olmadığını belirlemek ve doku nakli yapılacak merkezlere ulaştırmak ile yükümlüdür. Kornea, çeşitli nedenlerle ölen ancak korneası sağlıklı yapıda olan kişilerden alınır. Nakil yapılacak kişiye herhangi bir hastalık geçmemesi için vericinin ölüm nedeninin bilinmesi gerekir. Vericinin kanında AIDS, bulaşıcı hepatit ve frengi gibi hastalıklara yol açan mikroorganizmaların varlığı araştırılır. Kornea damarsız bir doku olduğu için kan grubu uyumu gerekli değildir.

İdeal olarak ölümden sonraki ilk 12 saat içinde kornea alınır. Gelişen teknoloji ve uygun doku saklama yöntemleri ile ölüden yalnız kornea dokusu (gözün önündeki şeffaf tabaka, yaklaşık 15 mm çapında, 0.6 mm kalınlığında) alınır ve gözün tümünün alınması gerekmez. Bu nedenle kornea alımı, ölen kişide görünen bir değişikliğine yol açmaz.

Ölüden alınan ve özel besleyici solüsyonlarda saklanan korneaların hücre özellikleri ve nakil için yeterli olup olmadıkları göz bankalarındaki özel mikroskoplarla incelendikten sonra belirlenir. Uygun olanlar, ideal olarak 7 gün içinde bekleyen hastalara nakledilir.

Korneası Bulanıklaşan Herkes Kornea Naklinden Fayda Görür mü?

Kornea naklinden fayda görebilmek için gözün kornea dışındaki yapılarının normal olması gerekir. Retina tabakasında bir hasar varsa kişi yapılan nakilden fayda görmez. Göz doktorunun yapacağı ayrıntılı muayene ve göz ultrasonografisi ile kişinin ameliyattan fayda görüp görmeyeceğine karar verilir.

Kornea Nakli Ameliyatı Nasıl Yapılır?

Kornea nakli ameliyatı çoğunlukla lokal anestezi altında yapılır. Hasta uyutulmaz, yalnız gözü ve çevresi uyuşturulur. Çocuklarda, lokal anestezi ile duramayacak hastalarda veya cerrah tercihi ile genel anestezi altında yapılabilir. Göz kapakları ve çevresi uygun şekilde temizlendikten sonra küçük bir alet takılarak göz kapaklarının açık kalması sağlanır. Cerrah kornea nakli için kullanılacak kornea çapını belirler. Korneadaki hasarlı kısım dikkatli bir şekilde çıkartılır. İlave katarakt ameliyatı yapılması planlanıyorsa önce katarakt alınır ve göz içi merceği yerleştirilir. Saydam verici kornea alıcı yatağa yerleştirilir ve mikrocerrahi yöntemlerle alıcı yatağa dikilir. Ameliyatın sonunda göze antibiyotikli pomad sürülerek koruyucu bir kapak ile göz kapatılır.

Ameliyat Sonrası Dikkat Etmeniz Gereken Noktalar

  • Verilen ilaçları dikkatli bir şekilde kullanmanız çok önemlidir.
  • Gözünüze bastırmamaya ve kaşımamaya dikkat etmeniz gerekir.
  • Göz doktorunuzun tavsiye ettiği şekilde koruyucu kapak veya gözlük kullanmanız gerekmektedir.
  • Ameliyat sonrası dikişlerin ne zaman alınacağına doktorunuz karar verecektir. Bu süre en erken ameliyattan birkaç ay sonradır.

Kornea nakli ameliyatının riskleri var mıdır?

Hiç bir cerrahi girişim risksiz değildir. Kornea nakillerinin %5-30’unda ameliyat sonrası doku reddi (rejeksiyon) ortaya çıkar.

Ameliyat sonrası nadir de olsa ortaya çıkabilecek diğer sorunlar şunlardır:

  • İnfeksiyon
  • Kanama
  • Glokom (Göz tansiyonu)
  • Retina Dekolmanı (gözün iç tabakalarının ayrılması)

Kornea nakli ameliyatı gerekirse tekrar yapılabilir ve sonuçlar iyidir. Ameliyat sonrası kornea düzensizliği görmenin düzelmesini yavaşlatabilir. Ancak görme ameliyattan sonraki 1 yıl içinde giderek artar.

Doku Reddi Ne Demektir?

Doku reddi, vücudun bağışıklık sisteminin, bir yabancıdan nakledilen dokuyu tanıması ve ondan kurtulmaya çalışma çabasıdır. Doku reddi ile yeni kornea dokusunda bulanıklaşma ve damarlanma olur, görme azalır ancak nakledilen doku yok olmaz.

Kornea dokusu damarsız olduğu için, diğer organ ve doku nakillerine nazaran red riski daha azdır.

Nakil yapılan bir hastada doku reddi nasıl anlaşılır?

Nakil yapılan bir hastada, gözde kızarıklık, ışığa hassasiyet, görmede azalma ve ağrı doku reddinin ilk belirtileridir. Bu şikayetlerden herhangi biri ortaya çıktığında hemen doktorunuza başvurmanız gerekir.

Doku Reddi Tedavi Edilebilir Mi?

Doku reddi çoğu hastada (%90) steroidli damlalarla tedavi edilerek ortadan kaldırılır. Steroidli damlalar, alıcının bağışıklık sistemini baskılar, ve yeni dokuyu reddedmesini önler. Damlalar yeterli kalmazsa, damardan yüksek doz steroidli ilaçlar vermek gerekebilir.

Kornea Naklinden Sonra Gözün Rengi Değişir Mi?

Hayır değişmez. Gözün rengini veren iris dokusu korneanın arkasında yer aldığından cerrahiden etkilenmez.

Kornea Bağışı

Kornea naklinde toplumda bilinenin tersine gözün tamamı değil öndeki kornea tabakası alınmaktadır. Göz küresi yerinde kalmaktadır. Kornea bağışları sayesinde görme yeteneği olmayan hastalar yaşamlarını iyi bir şekilde sürdürebilecek görme düzeyine kavuşmaktadırlar. Organ-doku bağışı yapmak isteyen gönüllüler, nakil yapılan üniversite ve devlet hastanelerinden temin edebileceğiniz organ ve doku bağışı kartlarını doldurabilirsiniz. Yasalarımıza göre kornea bir – organ değil- doku olduğu için, aksi beyan edilmedikçe, alınabilir.

Biz 10 yıl içerisinde ortalama 250 adet kornea nakli yapmış bulunmaktayız.

Başkent Web ve Tıbbi Yayın Kurulu tarafından hazırlanmıştır. Sayfa içeriği sadece bilgilendirme amaçlıdır, tanı ve tedavi için mutlaka doktorunuza başvurunuz.
Güncellenme Tarihi: 30 Temmuz 2023 Pazar
Doktorlar

 

SAĞLIK REHBERİ

+250 Blog Yazısı
+50 Uzman Yazar
+30 Kategori

Sağlık Yazıları

 

 

BAŞKENT TV

+300 Video
+50 Doktor
+30 Kategori

Videolar

 

 

MİKRO SİTELER

6 Web Sitesi
Kapsamlı İçerik
Güncel Bilgi

Web Siteleri