Koklear implant, bir iç parça ve bir dış parçadan oluşur. Akustik uyarıyı toplayan mikrofon ve bunu elektrik enerjisine çeviren işlemci, bir de bu bilgiyi iç üniteye elektromanyetik dalgalarla ulaştıracak bobin dış parçayı oluşturur. İç parçada alıcı ve uyarıcı dışarıdan gelen bilgiyi alır ve oradan koklea içine yerleştirilmiş elektrot ile gelen bilgi işitme sinirine ulaşır.
Doğuştan (konjenital) sağırlık, yaklaşık her 1000 çocukta 1 görülmektedir. Bunların %60’ında kalıtımsal nedenler vardır. Bu kalıtımsal sağırlığın, %70’i non-sendromik (sendromsuz) ve %80’i otozomal resesiftir (çekinik). Yapılan çalışmalar, non-sendromik işitme kayıplarının %50’sinin connexin 26’yı kodlayan tek bir gendeki mutasyondan kaynaklandığını göstermiştir. Non-sendromik genetik işitme kaybı ile doğan çocuklar eğer erken dönemde tespit edilir ve implantlanırlarsa, bu cihazlardan en iyi şekilde faydalanacaklar ve kendi yaşıtlarını konuşma, anlama ve dil gelişimi açısından tam olarak yakalayacaklardır.
Kriterler aşağıdaki gibidir:
İşitme kaybı, genellikle yenidoğan işitme tarama testinde birden fazla defa geçemeyen çocuklara uygulanan klinik ABR testi ile tespit edilir. Bu nedenle erken tanıda işitme tarama testi son derece önemlidir. Koklear implantın amacı; çocukların yaşıtlarını yakalaması ve onlar gibi konuşup, anlamasıdır. Bu da ancak erken tanı ve erken tedavi ile mümkündür.
Bir çocuğu koklear implant için değerlendirirken, aileye implant öncesi bilgi verirken, implant sonrası rehabilitasyonu anlatırken, çocuğun bilişsel yeteneklerini bilmek gerekmektedir. Örneğin, çocuğun bir gelişme geriliği varsa bu durum implant performansını etkileyecektir. Koklear implantın başarısı; anne-baba, eğitimci ve terapiste bağlıdır. Genel olarak 2 yaş öncesi implant takılması durumunda çocuk yaşıtlarını normal konuşma olarak yakalayacaktır.