Bölüm Sekreterliği: 0216 554 15 00 | Dahili: 2128
Kişilerde allerjiye neden olan maddeleri tespit etmek için yapılan basit, ağrısız, çabuk sonuç veren, güvenilir ve komplikasyonu az olan bir tanı yöntemidir. Bu test, hastanın şikayetlerine yol açan ve allerjik reaksiyona neden olan allerjenlerin tespit edilerek, ilgili allerjenden korunmaya yönelik stratejilerin belirlenmesine yardımcı olur. Test immünoterapi yapılan hastalarda tedavinin sonuçlarını degerlendirmek amacıyla da kullanılır. Cilt (Prick) testi, ticari olarak kullanıma hazır ve kişilerde allerjik reaksiyona neden olabilecek solunum yolu, besin allerjenleriyle, lateks yada (daha ender) ilaçlarla uygulanan bir testtir. Solunumsal ve solunumsal olmayan tüm allerjilerin tanısında kullanılır.
Testin yapılışı: Hazır olarak bulunan allerjenler hastaların ön kol iç yüzeyine veya sırtlarına özel enjektörler ile tatbik edilir. Uygulanan bölgede 15-20 dakika sonra meydana gelen kızarma ve kabarma milimetre cinsinden ölçülerek testin değerlendirilmesi yapılır.
Sonucun Yorumlanması: Meydana gelen kızarma ve kabarma milimetre cinsinden ölçülerek sıfırdan dört pozitife kadar puanlandırma yapılır. Kişinin alerjik olduğu maddeler tespit edilir. Sonuç hastaya 30 dakika içinde bildirilir.
Vücudumuz sürekli olarak dış ve iç ortam kaynaklı canlı cansız maddelere maruz kalmaktadır. Bunlardan bazıları vücuda ciddi zararlar verebileceği (bakteriler, virüsler,mantarlar vb) gibi bazıları normalde zararsızdır (alerjenler). Ancak aşağıda belirtilen birçok faktör bir araya gelerek;
Zamanla bir araya gelerek alerjik hastalıklara neden olabilmektedir.
Çok uzun yıllardan beri uygulanmakta olan immünoterapinin amacı bağışıklık sistemini eğitmek ve vücuda alerjenlerlerin düşman olmadığını öğretmektir(Tolerans kazandırmak). Hastalara alerjik yanıt oluşturan maddeler giderek artan dozlarda, uzun sürede verilerek bağışıklık yanıtı değiştirilir ve alerjenle bir sonraki karşılaşmada hastalık gelişmemesi için korunma sağlanmış olur.
Alerjinin medikal tedavisinde kullanılan ilaçların çoğu semptomları uzun süreli olarak başarıyla baskılarlar fakat hastalığı iyileştirmezler. Hastalığı ortadan kaldırmaya yönelik halen başarıyla uygulanan tek tedavi yöntemi immünoterapidir.
İmmunoterapi için uygun hasta seçiminde, spesifik IgE(alerjene karşı spesifik antikor) salgılanmasına yol açan alerjenlere bağlı bir alerjinin olduğu belirlenmeli ve hastanın klinik semptomlarının o alerjene maruz kalındığında arttığı ispatlanmalıdır.
Durumlarında immünoterapinin uygulanması önerilmemektedir. Ayrıca immunoterapi; gıda alerjisi, egzama, ürtiker gibi durumlarda uygulanmamaktadır.
Eğer aşılara gebelik öncesinde başlandıysa ve hasta tolere edebiliyorsa gebelik boyunca aşıya devam edilebilir fakat gebelik sırasında yeni bir aşı tedavisi başlanmaz. Eğer gebelik başlangıç doz ayarlama safhasında gerçekleştiyse, doz daha fazla arttırılmaz ve o sırada erişilmiş en yüksek dozla idameye geçilir. Gebelik sırasında yapılan alerji aşılarına bağlı sistemik reaksiyon gelişirse spontan düşük ,erken doğum veya bebekte hipoksi gelişebilir.Çocuklarda immunoterapi etkin bir şekilde uygulanabilir ve çoğunlukla iyi tolere edilir. Fakat küçük çocuklarda özellikle düzenli enjeksiyon tedavisinde hasta uyumu sorunları yaşanmaktadır.İmmün yetmezlikli veya kanserli hastalarda,aşı tedavisinin bir zararı ispatlanmamış olsa da yapılan çalışmalar henüz yetersizdir.
İmmunoterapi başlangıç ve idame olarak iki fazda uygulanır.
Başlangıç fazında alerjenler suda çözünmüş çözeltiler içinde alerjik yanıt oluşturmayacak kadar düşük miktarlarda vücuda belirli aralıklarla verilmeye başlanır. Enjeksiyon tedavisinde bir kaç ay boyunca haftada bir, damla ve tablet tedavisinde idame dozuna geçene kadar her alerjen dozu giderek arttırılarak immünoterapi yapılır.
Sistemik reaksiyon oluşturmayan, hastanın tolere edebileceği en yüksek ve etkin doza ulaşıldığında idame fazına geçilir. Aşı ve damla sıklığı azaltılır. Ortalama tedavi süresi 3-5 yıl arasıdır. Yapılan çalışmalar göstermektedir ki 3-5 yıllık immunoterapi tedavisi alerjik rinitli hastalarda uzun yıllar sürecek etkinlik sağlamaktadır. İmmunoterapinin alerjik rinitli hastalarda ileride astım gelişmesine karşı koruyucu olduğu gösterilmiştir.
Kişiden kişiye değişmekle birlikte, bazı hastalarda semptomlar tedavi sonunda tamamen ortadan kalkarken, bazı hastalarda çok az yanıt alınabilir hatta tedaviden hiçbir fayda görülemeyebilir. Tedaviye cevabın alınması 6 ay ile 1 yılı bulabilir. Genellikle 1. yılın sonunda şikayetlerde hiçbir azalma yoksa tedavinin sonlandırılması uygundur.
Immunoterapi boyunca semptomlarda azalma görülene kadar alerji ilaçlarının alınmaya devam edilmesi önerilir. Daha sonra bu ilaçlar kademeli olarak azaltılır.
Alerjen çözeltisi belirli bir tedavi şemasına göre giderek artan dozlarda, cilt altı yağlı alana çok ince uçlu enjektörlerle verilir. Enjeksiyonlar her seferinde farklı kola olacak şekilde kolun üst dış tarafına yapılır. Sistemik yan etkiler en sık ilk yarım saat içerisinde gözlendiğinden, hastalar aşı sonrasında, mutlaka yarım saat boyunca gözlem altında tutulmalıdırlar.
Enjeksiyon bölgesinde kızarıklık ya da şişlik tarzında küçük lokal reaksiyonlar gelişebilir. Bu tarz lokal reaksiyonlar tedavinin sonlandırılmasını gerektirmez fakat bazen şiddetlerine göre doz ayarlaması yapılabilir. Genellikle 2 cm’e kadar ulaşan ve 2 gün kalan şişlikler sık görülür ve önemsizdir. Daha büyük çapta olanlarda alerji ilaçları ve buz kullanımı faydalı olur. Bu tip reaksiyonların daha büyük sistemik reaksiyonlara dönüşeceğine dair kanıt yoktur.
Yine enjeksiyon bölgesinde bazen küçük nodüller (ele gelen sert şişlikler) görülebilir. Bunlar zararlı değildir ve tedaviyi sonlandırmayı gerektirmezler.
Baş ağrısı, burun tıkanıklığı gibi geç reaksiyonlar da görülebilmekle beraber bunların şiddetli olması halinde doktorunuza danışmanız gerekmektedir.
Bu tedavi yönteminin şiddetli sistemik yan etkileri arasında yaygın cilt döküntüleri, solunum yollarında şişme ve kasılma, kusma, hipotansiyon (kan basıncında düşüklük) ve şok bulunmaktadır.
Sistemik reaksiyonlar sıklıkla başlangıç fazında doz ayarlanması döneminde görülür. Yanlış doz uygulamaları da buna sebep olabileceği için hekim ve hasta tarafından uygulanan doz ve aşı takvimi ikişer kere kontrol edilerek çok dikkatli bir şekilde takip edilmelidir.
Uygulayan hekiminizle birlikte sesli olarak uygulanan şişeyi, içindeki dozu ve uygulama tarihini mutlaka kontrol ediniz. Bu tarz aşılar mutlaka sağlık merkezlerinde uzmanlar tarafından yapılmalıdır.
Hastanın o günkü sağlık durumu da mutlaka enjeksiyon öncesinde kontrol edilmelidir. Soğuk algınlığı, akciğer hastalıkları ya da başka enfeksiyon hastalıkları olması halinde enjeksiyon yapılması önerilmez. Astımlı hastalarda aşı öncesi solunum ölçümleri yapılmalıdır. Sistemik reaksiyon geliştiyse tedavinin kesilmesi ya da doz azaltılması düşünülmelidir.
Cilt altı aşının aksine bu yöntem evde hastanın kendisi tarafından uygulanır ve hastanın bir sağlık merkezinde gözetim altında beklemesi gerekmez. Alerjen çözeltileri dil altına damlatılarak 2 dakika bekletilir ve yutulur. Başlangıçta her gün damlatılırken idame fazına geçildikten sonra haftada üç gün uygulanır. İstenmeyen etkileri arasında sıklıkla ağızda kaşıntı, şişme, mide bulantısı, karın ağrısı, ishal görülebilmektedir. Çok nadir olarak genel vücut döküntüsü, astım, anafilaktik şok da görülebilmekle birlikte Sublingual İmmünoterapi sonrası hiçbir ölümcül reaksiyon bildirilmemiştir.
Son yıllarda immünoterapi uygulamasındaki önemli gelişmelerden biri de oral tablet immünoterapidir. Alerjenler dilaltına hızlı çözünen tablet birleşikler halinde günlük olarak uygulanır. Yan etki profili sublingual immünoterapi ile aynıdır. Tablet dilaltına yerleştirildikten sonra 1 dakika boyunca ağızda tutulur ve çözüldükten sonra yutulur. Tableti aldıktan sonraki 5 dakika boyunca bir şey yenmemesi ve içilmemesi gerekmektedir. Avrupa ve Amerika’da polen karışımları için lisanslı olan bu preparatların ev tozu akarları için olan formları da geliştirilmektedir. Ülkemizde de polen tabletleri ruhsat almıştır.
İmmunoterapi hayatı tehlikeye atabilecek ciddi sistemik alerjik reaksiyonlara yol açabilir. Dolayısı ile sadece bu konuda eğitim almış hekimler tarafından reçetelenmeli ve enjeksiyonlar acil müdahaleler için yeterli donanıma sahip merkezlerde mutlaka eğitimli bir doktorun gözetimi altında yapılmalıdır.