Kanser, her yaştan insanın kapısını çalabilen ve olumsuz düşüncelerle eşleşen bir hastalıktır. Yaygınlığı nedeniyle pek çoğumuz bir şekilde bir kanser hastasıyla temas etmişizdir. Bununla birlikte yine de böyle şeyler hep başkalarının başına gelir, bizim kapımızı çalmaz sanırız. Bir incinmezlik fanusunun içindeyizdir. Bu sanının, günlük yaşamda bizi güven duygusu içinde tutup iyilik halimizi korumaya, kaygılarımızın işlevselliğimizin önüne geçmesini engellemeye dönük bir işlevi vardır. Bu nedenle kanser, beklenmediktir ve sarsıcı bir şekilde gelip kişinin hayatına girer. Birçok kişi için hayatının en zorlayıcı deneyimlerinden biridir bu teşhisi almak. Kişi tanıyla birlikte belirsizlikler, tedavi süreciyle ilgili endişeler, ölüm korkusu, fiziksel acı gibi farklı düşüncelerle yüz yüze kalır. Neden ben sorusundan yaşamın anlamına, bu hastalığı neden yaşadığına değin farklı şeyleri sorguladığı bir süreç yaşayabilir.
Hastalığın sadece fiziksel değil, aynı zamanda duygusal, sosyal ve zihinsel açılardan da zorlukları vardır. Kimilerinde depresyon, anksiyete, umutsuzluk gibi psikolojik sorunlara yol açabilir. Bazı kişilerse bu hastalığı yaşamda kendileri için temelde neyin önemli olduğunu, önceliklerini anlama, yaşamı anlamlı kılan konuları idrak etme noktasında bir uyanış vesilesi olarak gördüklerini ifade edip onu bir büyüme, olgunlaşma fırsatı olarak deneyimler.
Hastalık deneyimi kişilere göre farklılık gösterir ve bu farka neden olan birçok etkenden bahsedilebilir.
Günlük yaşamda herhangi bir konuda sorun yaşadığımızda, bir stres deneyimlediğimizde, o durumlara adına baş etme dediğimiz duygu, düşünce, davranış ya da tutumlarımızla yanıtlar veririz. Bu yanıtlar bir hastalık durumunda, hastanın bakış açısıyla hastalık durumuna verdiği yanıtlardır. Hastalığı nasıl anlamlandırdığımız ve yorumladığımız verdiğimiz tepkilerde belirleyicidir. Hastalık sürecinde belki de en çok kontrolümüzde olan şey de bu hastalığa vereceğimiz tepkilerdir.
Kişinin hastalıkla baş edebilmesi için gereken kaynaklarla mevcut kaynakları dengeliyse ya da aralarındaki fark azsa, kişinin hastalığa uyumu kolaylaşır ve işlevsel baş etme becerileri sergileyebilir. Bu durum hastayı daha umutlu kılabilir ve bir şeyler denemenin boşuna yapılan şeyler gibi gelmesi düşüncesinden onu koruyabilir.
Hastalık deneyimini iyileştirebilmek için hastanın ihtiyaçlarına duyarlı bir yaklaşım içinde olmak ve bütüncül bir tedavi planı oluşturmak esastır.
Hastanın sadece fiziksel belirtileri değil, aynı zamanda düşüncelerini, duygularını ve davranışlarını da ele almak, varsa olumsuz düşüncelerini, endişelerini, depresyonunu, duygusal stresini hafifletmek, işlevsel baş etme becerilerini geliştirmek, iyilik halini desteklemek ve böylece yaşam kalitesini artırmak önemlidir. Bilimsel araştırmalar ve deneyimlerimiz yapılan bu çalışmaların, hastanın yaşam kalitesi üzerindeki olumlu etkisinin yanında hastalık ve tedavi sürecine uyumunu kolaylaştırma ve artırma, tedavi planlarına bağlı kalma oranını yükseltme ve sonuç olarak tedavi sonuçlarını iyileştirme üzerinde de etkili olduğunu gösteriyor.
Yoğun duygular, acılar ya da kayıplar yaşadığımızda aklımız ve tecrübelerimiz bu işin altından kalkmakta bizi zorlayabilir. Belki de böyle zorlanmalara alışık değilizdir, bu da bizi zorlar. Bazen hissettiklerimizi, aklımızdan geçenleri yakınlarımıza anlatsak üzülecekler, anlatmayayım da üzülmesinler diye paylaşmayız, bazen de anlatsam da anlamayacaklar nasılsa diye… Bazen de güçlü olmak zorunda hissederiz ve biriyle konuşmayı güçsüz olmakla eşleştirir, geri dururuz korkularımızı, kaygılarımızı, üzüntümüzü ifade etmekten; yok saymayı bir baş etme yöntemi olarak kullanmayı deneriz. Bazen de anlattığımızda verilen tavsiyeleri, teselli edilmeleri, diğer kişilerin deneyimleriyle karşılaştırıldığımızı fark ederiz. Bunları duymak değilse ihtiyacımız, rahatsız edebilir bizi; yine açmak istemeyebiliriz kendimizi. Oysa kendini, duygularını, düşüncelerini olduğu gibi ifade edebilmek ne büyük ihtiyaçtır sağlıklı kalabilmede, ruhsal iyilik halinde…
İfade edilen olumsuz duyguların yoğunluğu azalır, gücü hafifler. Kişi böylelikle enerjisini iyilik halini korumaya katkı sağlayacak yönde kullanabilir.
Bütün bunların yanında hastalık sürecinden etkilenen sadece hastanın kendisi değildir, hasta yakınları da önemli ölçüde etkilenebilmekte ve psikolojik olarak desteklenmeye ihtiyaç duyabilmekteler. Bu uzun ve zorlayıcı tedavi sürecinde ve sonrasında; hasta ve hasta yakınları depresyon, anksiyete, umutsuzluk gibi psikolojik zorluklar için desteğe ihtiyaç duyabileceği gibi kimileri sadece duygusal destek, anlayış ve yakınlık içinde olacak biriyle içlerinden geldiği gibi konuşmaya ya da duygusal iyilik halini iyileştirmeye ihtiyaç duyabilmekteler.
Her ne sebeple olursa olsun tüm bu süreçte hazır ve istekli bir şekilde burada, kanser hasta ve hasta yakınlarının uzman desteğimiz ile yanlarında olacağımızın bilinmesini isteriz. Kanserle savaşmayıp onunla vedalaşmanız dileğimizle. İyi hissetmek her zaman mümkün, yeter ki önündeki engelleri hep birlikte kaldırabilelim.