Bebeklerin tedavisi artık anne karnında başlıyor.
Hamilelik boyunca yalnızca kadın doğum doktorlarından yardım almak kimi zaman yetersiz kalıyor.
Hem annenin hem fetusun sağlıyla ilgilenen perinatoloji bilimi, özellikle riskli gebeliklerde erken teşhis ve tedavide önemli rol oynar. Sadece hamilelik döneminde değil, gebeliğin düşünüldüğü ilk safhalarda da perinatolog gözetiminin önemini vurgulayan Kadın Hastalıkları ve Doğum, Perinatoloji Uzmanı Prof. Dr. Umut Dilek perinatolojinin kapsamını şöyle açıklıyor: “Öncelikle hepimiz kadın hastalıkları ve doğum ana dal uzmanlığı yapıyoruz. Kadın hastalıkları ve doğum ile perinatoloji arasındaki çizgiyi her zaman ayırt etmek kolay değil. Zaten gebelerimizin büyük bir kısmını kadın hastalıkları ve doğum uzmanı takip ediyor. Biz danışmanlık yapıyor, gereken yerde müdahale ediyor, tanı işlemlerine yön veriyor ve tedavi sürecini yürütüyoruz. Gebeliğin yarattığı değişiklikler anne sağlığında önemli sonuçlar meydana getirebiliyor. Bunların en önemli örneklerinden birisi de gebeliğin tetiklediği hipertansiyon. Genelde 20. haftadan sonra karşılaşılıyor ve ortaya çıkan yüksek kan basıncı fetusun beslenmesini bozuyor. Aynı zamanda hipertansiyon ve bu süreçte salınan bazı maddeler annenin; karaciğer, böbrek, merkezi sinir sistemi, göz, akciğer ve kan hücrelerinin hepsini etkiliyor. Gebelik ve gebeliğin tetiklediği süreçler hem anneyi hem de fetusu etkilediği için uzmanlık alanımız her ikisini de kapsıyor.”
BU HAFTALARA DİKKAT
Gebeliklerde, anne karnında bebeğin sağlığını değerlendirmek ve bir sorun olup olmadığını anlayabilmek için bazı haftaların çok önemli olduğuna işaret eden Prof. Dr. Umut Dilek bu periyotları şöyle sıralıyor:
RİSKLİ GEBELİKLERDE BÜYÜK ÖNEM TAŞIYOR
Gebeliğin 11. haftasından itibaren her anne adayına, ultrasonografik taramalar ve testlerin yapılması için rutin olarak perinatolog muayenesi öneriliyor. Ancak bunların yanı sıra gebeliğin riskli olduğu bazı olağan dışı durumlarda anne adayının tüm hamilelik boyunca perinatoloji uzmanının gözetiminde olması gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Umut Dilek, “Gebelik sürecini zorlaştıran her türlü olayda bir perinatolog tarafından sürece müdahale edilmesi veya onun yönlendirmesiyle takip ve tedavi sürecinin tamamlanması gerekiyor. Dolayısıyla rutin kontrollerin yanı sıra gebelikle ilgili her türlü olağan dışı durumda, tarama testleri bozuk olduğunda veya yapılmış bir ultrasonografik incelemede yapısal bir sorun saptandığında, fetal büyümeyi etkileyen problemlerle karşılaşıldığında perinatolog gözetimi gerekiyor” diyor.
Ailenin daha önceden genetik hastalık içeren bir çocuğu veya yapısal probleme yakalanmış bir gebeliği varsa, akraba evliliği olup ailede farklı bireylerde ikinci veya üçüncü derece akrabalarda saptanmış doğumsal kusurların varlığında, anne ve babanın kalıtımsal sorunları olduğunda da perinatoloğa başvurmak gerekiyor. Bu duruma annenin sistemik hastalıklarının da eklenebileceğini belirten Prof. Dr. Dilek, şunları söylüyor: “Örneğin epilepsi, tiroit bezinin az çalışması, kontrolsüz hipotiroidi, gebelik öncesi diyabet ya da kalp hastalığının olması, doğumsal kalp hastalıkları, yüksek tansiyon ve bağ dokusu hastalıkları... Bu hastalıkların varlığı durumunda kadın hastalıkları ve doğum uzmanı, perinatolog ile ilgili hastalığın uzmanları hamilelik sürecini birlikte yönetmeli. Organ nakli olan ve artık hamile kalmasında sakınca bulunmayan hastalar için de bu ortak çalışma önem taşıyor.”
ERKEN TEŞHİSLE HIZLI TEDAVİ AMAÇLANIYOR
Anne karnındaki bebekte tespit edilen anomalilerin tamamına olmasa da bir kısmına bebek doğar doğmaz müdahale edildiğinde hayat kurtarıcı olabiliyor. Bu sebeple tarama testlerinin önemini ve erken teşhisin gerekliliğinin altını çizen Prof. Dr. Dilek, “Doğumsal anomalilerin bir bölümü günümüz tıbbında doğumdan sonra da başarılı bir şekilde tedavi edilebiliyor. Bunların erken saptanması, tek başlarına mı yoksa başka sorunlarla beraber mi olduklarının belirlenmesi ve genetik tanı önem taşıyor. Bunu aydınlatmak, tedavinin doğum sonrası döneme planlandığı hallerde anne-baba ile tedaviyi yapacak hekimleri buluşturmak, aralarındaki koordinasyonu sağlamak, doğum zamanını belirlemek bizim misyonlarımız arasında. Çünkü bazı anomaliler doğumdan birkaç ay sonra ilgili hekime başvurulduğunda tedavi edilebilirken, bazı problemler doğar doğmaz cerrahi tedaviyi gerektiriyor. Örneğin; kalp hastalıkları, diyafram fıtığı gibi durumlarda zaman çok kritik ve beklemeye gelmez. Böyle bir durumda doğumdan önce erken tanı konulduysa; çocuk kardiyoloğu, yenidoğan uzmanı ve çocuk kardiyovasküler cerrahisinde uzmanlaşmış bir cerrah birlikte çalışarak bebeğin tedavisini en doğru şekilde gerçekleştiriyor. Ameliyatın faydalı olabilmesi için doğumdan sonra 24-72 saat arasında yapılması gerekiyor. Eğer bu anomaliler anne karnında tespit edilmez, yenidoğan döneminde bebeğin morarması gibi reaksiyonlar beklenirse, o kritik zaman kaçırılabiliyor. Hatta bebeğin hayatını kaybetmesi ile sonuçlanacak sürece girilebiliyor” diyor.